
Ustelik zamaninin kisitli olmadigini, gunduzlerinin yeterince uzun oldugunu da biliyordum.
Sessizliginin nedenini sonradan anladim.
Hani biri, yapilmasini istediginiz birseyi siz soylemeden gorup, dusunup, yapmissa ne kadar cok mutlu olursunuz. Aksine, eger siz o seyin yapilmasinini istediginizi soylemek durumunda kaldiysaniz, ayni sey ayni sekilde yapilmis olsa da, alinan haz ayni degildir. Birseylerin eksik kaldigini hissedersiniz. Kucucuk bir ayrinti herseyi degistirir.
Nasil dusunemedim bunu. Benim bakmami, gormemi istemisti. Beklemisti.
gozunun gordugudur dilimin soylemedigi
soylersem kalmaz degeri
sen gor, sen soyle
en iyisi boyle
Bir kus gecti. "yeri geldiginde sert bir sekilde cakilmali" dedi. Arkasini donup giderken "son anda donusler yapmaktan korkma. Kendine kizma" diye ekledi. Ardindan digeri "aldirma, zamani gelince kalk git" dedi. Yalpalaya yalpalaya gitti. Diger biri, basini cevirmeden, gozlerini isinden ayirmadan "dikkatli ve cesurca ara" dedi.
Bugunluk herhalde bu kadar deyip gitmek uzereydim ki, uzaklardan tok sesiyle "gonullerini bilip, aydnliklarini aldiklarinin yuzunu guldur" dedigini isttim. Kendime geldim.
2 comments:
O zaman ben ne kadar sansliyim ki, hep yuzumu gulduren bir dosta siginiyorum...zaman, mekan halt etmis...o dost zamaninda zaturre olmus cigerlerimi yumusatmis, guldurmus, ne zaman basim derde girse, daralsam, bir yolunu bulmus, cikis yoluna uzatmis ellerini...ay ozledim mi ne len, afrom gelmis eheh :)
Efrim kardes,
Suan kus misali havadasin biliyorum. Gidiyorsun havasini, suyunu ozledigin memlekete. Anneni, babani kardesini gormeye. Yolun acik olsun. Sag salim git, sag salim gel. Ben beklerim seni bu yaban ellerde :(
Post a Comment