23 September 2009

Gecıtağzı, Kudreşen veya Gudereşen


Annemin dogdugu, cocuklugunu gecirdigi koye, ne Gecıtağzı ne de Kudreşen (ermenice) diyesim var. Cocuklugumdan beri kulagima takilan ismini, Gudereşen'i daha cok seviyorum. Aslinda kimin soyledigine bagli olarak Gudreşen veya Gudureşen de olabiliyor. Tam emin olmamakla birlikte, ailemin genellikle Gudereşen ismini kullandigini dusunuyorum.

Kackarlarin zirvesini karsina almis, Çoruh'a tepeden bakan, yesiller icerisinde, gozden irak bir koy Gudureşen. Yalnizligini, Garmirik (Yavuzlar) mahallesi ile paylasan bir koy.

Yaklasik 1600 metre yukseklikte, bulutlarin arasindaki bu koy icin Vikipedia soyle diyor: "Koyde ilkogretim okulu yoktur. Koyun icme suyu sebekesi ve kanalizasyon sebekesi yoktur. Ptt subesi ve ptt acentesi yoktur. Saglik ocagi ve saglik evi yoktur. Koye ayrica ulasimi saglayan yol stabilize olup koyde elektrik ve sabit telefon vardir".

Vikipedia'nin "yokluk" ile anlattigi bu koy, bende bir yokluk halinden tamamiyle farkli seyler cagristiryor. Sahip olunmayan o kadar cok sey olmasina ragmen, orda bir yokluk hic olmamis gibi. Var olanlar belli. Ama yoklugun adi yok sanki.

Ilk kez alti, ikinci kez yirmibesimde gittigim Gudureşen'in yukaridaki fotografini, gectigimiz haftasonu Ramazan Bayrami tatilini orda, annem, anneannem, ve buyukbabamla geciren, kardesim Gulden cekmis. Anladigim kadariyla uzun zamandir modern hayatin gobeginde yasayan kardesim, bu guzellikten son derece etkilenmis. Telefonda konustugumda "sanki bir filmmis gibi" demisti.

Cevizi, visnesi, yaban armudu, sobada cayi, cayin yaninda kitlama sekeri olan bir film. Kiymet ninenin ve babaannemin hikayelerinden alinmis bir film. Yani, bildik bir film.

11 September 2009

Azam Ali ve Niyaz


Azam Ali'nin guzel sesiyle iki yil once Gulden'in sayesiyle tanismistim. Gecenlerde Iran'li bir arkadasimin verdigi CD ile tekrar hatirladim Azam Ali ve kendisinin kurdugu Niyaz grubunu. Niyaz, Bektasilerde kisinin diz cokerek dedenin sag ve sol omzunu opmek suretiyle saygi gosterme bicimine verilen admis. Kisaca babaya saygi demekmis yani. Etnik-mistik muzik yapan grubun 2005 yilinda cikardigi ilk album, grupla ayni adi tasiyor. Ikinci albumleri "Nine Heavens"'i da 2008 yilinda cikarmislar

Ilk olarak, iki avci arasindaki diyalogu anlatan "the Hunt" parcasini dinlemistim. Avcilardan biri gidip tavsan, geyik, guvercin ve sulun avlamayi onermesine karsin diger avci buna siddetle karsi cikmaktadir. Cunku bu hayvanlar ona sevdigini hatirlatmaktadir. Olume ve oldurmeye karsidir diger avci. Farscanin melodisi ve dunyanin en koklu kuturlerinden aldigi bir ruhla anlatiyor Azam Ali bu iki avcinin hikayesini. Azam Ali sadece farsca soylemiyor. Turkce, Kurtce, Ispanyolca, Hintce, Urduca ve Ingilizce soyledigi sarkilarin cogunda muthis bir tini var.

Tahran dogumlu olan Azam Ali, 4 yasinda ulkeyi terkedip Hindistan'da yasamak zorunda kalmis. Islam devriminin ardindan da Amerika'ya dusurmus yolunu. Los Angeles'ta muzik egitimi almis ve daha sonra Greg Ellis ile Vas isimli grubu kurmuslar. Calismalari "In the Garden of Souls" da dogu mistizmi, zil sesleri, yuksek bir ritim ve garip bir huzun var.

"New Heaven" adli album, kaynak kisisi Sabahat Akkiraz olan "Beni Beni" deyisiyle basliyor. Bircok ropartajinda Turkce'ye hayran oldugunu ve Turkiye'de yasayabilecegini, memleketimizde ozunden birseyler buldugunu soyleyen Azam Ali'nin muziginde ben de kendi ozumden birseyler buldum.

05 September 2009

tekrar merhaba












Merhaba,

tekrar merhaba... Sevgili arkadasim Evrim'in onerisi ile actigim bloguma iki yildir herhangi birsey yazmamisim. Teknolojinin bircok nimetine elimi surmedigim, facebook, myspace, twitter gibi sosyal paylasim aglarindan uzak durdugum su gunlerde blogum geldi aklima. Sinirlarin olmadigi bu sanal dunyada, yasadiklarimi kimselere gostermekten, anlamsiz bilgilerle dolmaktan ziyade duygu ve dusuncelerimi kendime anlatacagim bir platform olsun bu blog dedim kendime.

Sosyal iliski duzeylerini belirlemek giderek zorlasiyor. Hepimiz internet kullaniminin ikili iliskiler uzerinde ne derece etkili oldugunu biliyoruz artik. Sosyal iliskilerimizin alisilageldik dogasi giderek degisiyor ve birilerini izlemeye, kendimizi izletmeye farkinda olmadan alisiyoruz. Yaklasik bir yil once facebook hesabimi kaldirmis, bilincli olarak takipcilikten uzak durmaya calismistim. Bu uzak durusun daha cok faydasi mi oldu, yoksa birseyleri kacirdim mi tam bilemiyorum. Ama bildigim cok iyi bir sey var. O da sudur ki; bu sinirli hafizam bir muddet rahat etti. Insanin kendini izletmesi belki cok cok buyuk bir sorun degil. Var olan bilgiyi herkes farkli alimliyor zaten. Bizim kontrolumuzun zaten bir siniri var, oyle degil mi? Ama kapasitesini bildigimiz, gunluk hayattaki bilgilerle zorlanan bu hafizlarimiza bir de ekstra yuk koyarak eziyet ediyoruz. Ciddi ciddi, bir hafiza coplugum olmasindan korkuyorum artik.

Kucuk ve gereksiz detaylari tutmayan bir yedek hafiza gorevi gorsun, sevdiklerime de benle ilgili gercek birseyler anlatsin blogum.

Hadi bakalim...

04 September 2009

Ruya - dus meselesi 2


Erken kalkmaya calistigim su gunlerde uyku surem azalmasina ragmen ruya gorme sikligim artti. Gunluk kosusturmacalardan yorgun dusen bedenim dinlenirken, bilinc altindaki dusuncelerim deli bir marathona cikmis sanki. Cogunlukla absurd ruyalar gorurum. Kanatli atlar ile oturur insanlik uzerine konusurum. Mahallede dolasan kedileri yakalayip mangalda yemek icin arkalarindan kostururum. Bogazima dolanan walkmen nefes almami zorlastirdiginda, yurttaki ranzanin ust katindaki yatagimdan havalanir duvarlara carparim. Eee bu kadar absurdlugun sonunda da cigliklarla uyanirim. Fakat bu gunlerde gorduklerim bu nitelikte degiller. Onlar da goruntuler daha cok. Freud, ruyalarinin bilincaltimizdaki dusunce ve hislerin su yuzune cikabildigi bir pencere oldugunu dusunur. Sembolik anlamlari oldugunu, psikolojik yorumlar yapilabilenecegini soyler psikodinamik gorusten yana olan arastirmacilar. Onlarin kucumsenmemesi gerektigine, bircok psikolojik sorunlarin cozumlenmesinde islevsel rolu olduguna inanirlar. Bazilari da siddetle karsi cikar ruyalarda anlam aramaya. Ruyalarin hicbir ise yaramadigini dusunurler. Onlarin beyin metabolizmasinin bir yan urunu oldugunu, beynin alt merkezinde rastgele olusan uyarilarin beynin ust merkezinde ifade edilmeye calisilmasi olarak gorurler. Ben bir anlam aramayi biraktim da, videoya takilmis eski bir vhs kaseti izlermis gibi eskilerden kalma goruntulere bakiyorum bu aralar. Konusmalar pek yok. Sadece goruntuler. Saskinim biraz. Sikayetci degilim. Zevkli oluyor hatta. Sanirim gecenin korunde cigliklarimi duymak zorunda olmayan oda arkadasim da sikayetci degildir bu tip ruyalar gormemden. Goruntulu, zevkli ruyalar gormeniz dilegiyle.... iyi uykular...